Bütün bunlar ne için?
Büyük bir ihtimalle, Tolstoy‘un yaşamı boyunca birçok yakınının ölümüne ve daha sonra bir mahkumun idamına tanıklık etmesi, onu bu soruya yöneltmiştir.
Yalnızca ölüm kavramını değil; korku, sevgi, kaygı, tutku, yalnızlık gibi kavramları; ruhsal durum, toplum, politika, bürokrasi gibi bağlamlarda ele alarak ilmek ilmek eserine işlemiştir.
“Ivan Ilyiç’in Ölümü” aslında tüm insanlık adına bir ayna işlevi görmektedir. Zaman içerisinde başkalaşan günümüz insanının yaşamında, hep sözü edilen “basamakları” adım adım geçerken sürekli kendi benliğinden bir şeyler kaybederek aslında hiçbir ilerleme kaydedemediği, bu eserde gösterilmektedir. Başarı, şan, şöhret, yükseliş, para, hırslar, beraberinde yanlış tercihler ile gelecek hayal kırıklıklarına çağrıda bulunarak tüm bu durumları gözler önüne sermiştir. Bizlerse bu romanı okurken tüm bu hayal kırıklıklarına şahit olmuşuzdur.
Ivan Ilyiç‘in hikayesi, mesleğindeki yükselmelerle birlikte konum değiştirme durumlarıyla başlamaktadır. Mesleği gereği sık sık taşınması söz konusu olan Ilyiç’in, ailesi ile problemleri boy göstermeye başlamıştır. Sonunda kendisini yeni bir ev hazırlarken bulur. Her şey ona aittir, tüm eşyalar onun yönlendirmesi ile yerleşmekte, her şey onun düzenlemesi ile şekillenmektedir. Bu durum Ivan Ilyiç‘i tatmin eder, biraz bile olsa hayatının yoğunluğunu bir kenara bıraktığı için mutludur.
Yeni evinde, yeni eşyalarını yerleştirirken yaşadığı bir aksilik sonucu düşen Ivan Ilyiç, o an durumu fark etmese dahi, bir müddet sonra vücudu bu düşüşe tepki vermeye başlar. Fakat Ivan Ilyiç bunu önemsemez. Adım adım artan ağrılar aslında ölüm çağrısıdır. Ilyiç’in hastalığı çok ilerler, artık tuvaletini yaparken dahi zorlanan birisi olmuştur. İnsanlara muhtaçtır fakat insanların yardım için onun çevresinde olması Ilyiç’i delirtir. Uşağı hariç çevresinde canlı kanlı dolaşan herkese karşı içinde kin vardır. Onun ölmesini beklediklerini düşünür bu sebeple kimseye katlanamaz. Romanın sonuna doğru Ivan Ilyiç’in iç monologları başlar.
“Yukarı çıktığımı sanırken uygun adım aşağı inmiştim sanki ve gerçekten de olan buydu. Kamu gözünde yükseliyordum ama aynı ölçüde hayat benden uzaklaşıyordu ve şimdi hepsi bitti, yalnız ölüm var artık.”
Tolstoy aslında bizlere eserinde, karakteri Ivan Ilyiç ile birlikte, ölümün varlığının insan hayatının her yerinde ve her anında olduğunu göstermiştir. Ölüme yaklaştığı zaman insan, hayatını sorgulamaya başlar, hayatını gereğince yaşayamadığını fark eder ve en büyük pişmanlık burada başlar.. ama artık tüm pişmanlıklar faydasızdır.
KAYNAKÇA: Tolstoy, Lev (1886). Ivan Ilyiç’in Ölümü. Bordo Siyah Yayınları. İstanbul.