Cumhuriyet ve sonrası dönemde mizah basını hızlı bir evrim yaşar. Otuzlardan altmışların ortalarına kadar yazısız veya altyazılı karikatürler yaygınken altmışların sonundan itibaren Fransalı ve Belçikalı çizerlerin etkisiyle Türkiye’de karikatür şekil değiştirir. Realist, keskin çizgilere sahip altyazılı karikatürler yerini çizgi deformasyonlarıyla dolu, konuşma balonlarıyla bezenmiş bugünkü bildiğimiz karikatür karelerine bırakır.
Bir gazete köşesiyle başlayan ve sonrasında dergi olarak ülkeyi sarıya boyayan Gırgır’ın çıkışıyla karikatür yaygınlaşır. Karikatürün yaygınlaşmasıyla yazar-çizer sayısı da artar ve tek dergiye sığılmaz olur. Yazımızda Türk basın tarihinde önemli bir yere sahip olan Gırgır dergisini ve dergideki ilk ayrılıkları inceleyeceğiz.
Bir Basın Efsanesi: Gırgır
Tirajıyla Türkiye’de zirveye oturan ve dünyada en çok satan üçüncü mizah dergisi olan Gırgır, ilk olarak altmışların sonunda Oğuz Aral‘ın Günaydın gazetesinde çizdiği küçük bir köşedir. Bir köşeden yarım sayfaya, sonra tam sayfaya, 1972 yılında da yeni kurulan Gün gazetesinde mizah ilavesi olarak karşımıza çıkar. Oğuz Aral’ın karikatürleri ve Aziz Nesin’in yazılarıyla hızla popülerleşen Gırgır, Gün gazetesinden ayrılıp gazetede çıkmış olan sayfaların basılmasıyla bir dergi olarak yayımlanır.
Halkı konu alan Gırgır, karikatürü sergi salonlarından alıp berber tezgahlarına, öğrenci evlerine, üniversite kantinlerine taşır.
Gırgır, dönemin usta ve genç çizerlerini buluşturur. Her pazartesi Oğuz Aral’ın amatör yazar ve çizerlerin işlerini incelemesi ve onlara sayfalarında yer vermesiyle kadrosunu daha da genişletir. İlk kez Gırgır‘da işlerini yayımlayan genç yazar-çizerlerin çoğu 90 ve 2000’li yıllarda adından sıkça söz ettirecek hatta bir bölümü Gırgır ile başlayan ayrılıp yeni dergi kurma geleneğini de devam ettirecektir.
Bülent Arabacıoğlu’nun En Kahraman Rıdvan‘ı, Hasan Kaçan‘ın Eşek Herif‘i, Nuri Kurtcebe’nin Gaddar Davut‘u, Özden Öğrük’ün Çılgın Bediş‘i, Ramize Erer’in Kötü Kız‘ı ve birçok usta/genç çizerin kültleşmiş karakterleriyle derginin tirajı hızla artar.
Ülkede televizyonun yaygınlaşmasıyla mizahın dilini ve karikatürlerin ana hatlarını televizyon serileri belirlemeye başlar. Politik karikatürler, kenar mahalle-şehirli orta sınıf çatışmasının işlendiği bant karikatürler, fantastik çizgi öyküler ve dönemin çok konuşulan televizyon serilerinin parodi çizgi öyküleri Gırgır‘ın her an, her ortamda konuşulmasını sağlar. 1976 yılında Tekin Aral yönetiminde Gırgır’a bir de kardeş gelir; Fırt. Fırt’ın yayımlanmasının arkasında Gırgır’la yapılan bir iş bölümü vardır. Bu iş bölümü Gırgır’ın genişleyen kadrosu ve politik-apolitik karikatür ve yazıların farklı ortamlarda yayımlanması gerekliliğine bağlanabilir.
Gırgır’ın hızlı yükselişini izleyen Hürriyet Yayın Grubu 1975 yılında Nehar Tüblek ve Semih Balcıoğlu‘nun başında olduğu Çarşaf‘ı kurar. Çarşaf, Gırgır‘ın sarı-gri formuyla değil renkli çıkar ve Gırgır‘ın bazı önemli çizerlerini de transfer eder. Çarşaf dergisi hızlı bir yükseliş gösterse de hiçbir zaman Gırgır‘ı geçemez ve ilk kadrosunun zayıflamasıyla beraber tirajı Fırt‘ın bile gerisinde kalır.
İlk Ayrılık: Mikrop
İlk büyük ayrılık ise Mikrop dergisinin kurulmasıyla yaşanır. Mikrop, bir grup genç çizerin ideolojik kaygılarla Gırgır’dan ayrılmasıyla kurulur. 1978 yılında Engin Ergönültaş öncülüğünde lrfan Sayar, Hasan Kaçan, Behiç Pek, Şevket Yalaz, Sarkis Paçacı ve Latif Demirci Gırgır‘dan ayrılarak kendi yolunu çizmeye karar verirler.
Gırgır’a göre gündeme daha radikal bakan Mikrop’un içerisinde bolca violence da vardır. Dergide sıkça rastlanan kaotik kareler doksanlı yıllarda çıkacak olan uzun soluklu dergi ve karakterlerin de habercisidir.
Mikrop‘u Gırgır‘dan ayıran en önemli özelliği Gırgır‘ın söyleyemediği şeyleri söyleyebilme cesaretidir. Gırgır‘a göre daha radikal bir çizgi izleyen Mikrop, politik tavrını net bir şekilde ortaya koyar ve Gırgır‘ın aksine cinselliği tiraj artıracak bir unsur olarak değil, toplumsal bir sorun olarak değerlendirir. Mizah dergilerinde kadın bedeninin metalaştırılmasını eleştiren Mikrop, cinselliği ve yayıncıların girmekten imtina ettiği diğer konuları mizah malzemesi yapar ve dışkı ile sperm çizen ilk yayın olur.
Mikrop, 68. sayısıyla kapanır ve çizerler Gırgır’a geri döner. Bu geri dönüş Oğuz Aral tarafından beklenen bir geri dönüştür. Oğuz Aral’ın hislerini Murat Kürüz şöyle aktarır:
“Oğuz Aral, Mikrop ekibinin Gırgır‘dan ayrılıp gitmesini hiç hoş karşılamamıştı. Ama geriye dönüşlerini mutlulukla karşılamıştı. Çünkü emek verdiği bire bir hocalık yaptığı çocukları geri dönmüşlerdi. Gecenin ilerleyen bir saatinde yaptığımız bir muhabbette dönüşü şöyle yorumladı; –Hepsine çok emek verdim, emeklerim heba olacağına artık Gırgır için çalışacaklar… Hasan bana geldiğinde kısa pantolon giyiyordu, Behiç‘in bıyıkları terlememişti…”(Kürüz, 2007)
İkinci Büyük Ayrılık: Limon
1986’ya gelindiğinde Gani Müjde, Met-Üst (Metin Üstündağ), Şükrü Yavuz, Can Barslan, Suat Gönülay, Kemal Aratan, Mehmet Çağçağ ve Tuncay Akgün Gırgır dergisinden ayrılarak Güneş gazetesi bünyesinde Limon dergisini kurar. Limon ekibinin Gırgır dergisinden ayrılmasının altında; Gırgır dergisindeki genç çizer sayısının her geçen gün artması, Oğuz Aral’ın gençler üzerinde yönlendirici tutumu, genç çizerlerin daha fazla para kazanma isteği gibi nedenler yatmaktadır.
Gırgır‘ın “Çiçeği Burnunda Karikatürcüler Köşesi” ile dergi kadrosu genişler ve çalışma alanı sınırlı olduğu için çizerlerin çalışmalarını yayımlaması konusunda sıkıntılar yaşanır. Karikatürist Cihan Demirci dergide yaşanan çeşitli sıkıntıları şöyle aktarır:
“Gırgır doruğa çıktıktan sonra bünyesinde yoğun bir rekabet ortamı yaratıldı. Çalışanlar -acaba bu hafta karikatürüm yayımlanacak mı, Köşem kaldırılacak mı- gibi kaygılar duyar oldular. Giderek kamplaşmalar doğdu. Bir grup kayırılırken diğerlerine pek fırsat verilmiyordu. Oğuz Aral çizer köşesinde genç karikatüristlere farklı çizgiler denemeyi öğütlerken dergi içinde bunu yapmaya kalkanlardan hazzetmiyordu. Eskizler üzerinde oynayıp, Gırgır tarzına uyduruyor, çocuklar öyle çinilemek zorunda kalıyorlardı. Ayrıca esprilerde de kısıtlama vardı. Sıra dışı olanlar genellikle sansüre takılıyordu. İnsanlar var güçleriyle çalışıyor, ancak istedikleri gibi üretemiyorlardı.”(Cantek,2002)
Limon dergisinde Gırgır‘daki tek elden yönetimin aksine kolektif bir yönetim anlayışı söz konusudur. Dergide karma bir yönetim vardır ve yazar/çizerler kendi işlerinden sorumlu sayılır. Limon dergisi politik olarak Gırgır‘a oranla daha radikal bir çizgide yer alır. Limon‘un cinsel konulara yaklaşımı ise Mikrop dergisi ile paralellik gösterir. Mikrop dergisinde olduğu gibi kenar mahalle, bastırılmış cinsellik, şiddet benzeri tabu konular Limon‘da da işlenir. Limon ne kadar marjinal bir dergi olsa da Gırgır geleneğine tam anlamıyla sırt çevirmez; dergide aşırıya kaçan karakterler ile naif karakterlerin öyküleri çizilerek bir denge oturtulur.
Genç okur kitlesinde hızla yayılan Limon dergisi Gırgır‘ın satışlarını kötü anlamda etkilemez. Mikrop dergisi deneyiminden dolayı Limon ekibinin de kısa zaman içinde dağılıp tekrar Gırgır‘a döneceği düşünülür. 1991 yılında Güneş gazetesinin batmasıyla beraber Limon dergisi isim değiştirerek herhangi bir gazetenin bünyesinde yer almayan ve tamamen yazar/çizerlerin yöneteceği bağımsız mizah dergisi Leman‘a dönüşür.
Üçüncü ve En Büyük Ayrılık: HIBIR
Günaydın gazetesinin Asil Nadir tarafından satın alınacağı söylentilerinin yayılmaya başladığı dönemde Oğuz Aral, Gırgır ve Fırt dergilerinin basımının yayıncı kuruluş Günaydın gazetesinin el değiştirmesiyle zor olacağını düşünür. 1988 yılında Günaydın gazetesi Asil Nadir’e satılır ancak Gırgır ve Fırt dergileri Günaydın gazetesinin eski sahibi Haldun Simavi‘de kalır.
1989 yılında Oğuz Aral, Hürriyet grubunun sahibi Erol Simavi ile görüşür. Gırgır ve Fırt dergileri isim değiştirerek Hürriyet grubu bünyesinde çıkarılacaktır. Oğuz Aral’ın Erol Simavi ile görüştüğü dönemde Gırgır‘ın popüler yazar/çizerleri Hasan Kaçan, Ergün Gündüz, Bülent Arabacıoğlu, Latif Demirci, İrfan Sayar ve Atilla Atalay da Asil Nadir’in sahibi olduğu Gelişim Yayınları ile Hıbır isimli yeni bir dergi çıkarmak için anlaşır. Bu anlaşmadan haberi olmayan Oğuz Aral, Hıbır dergisini çıkaran ekibin de yine Gırgır dergisiyle birlikte Hürriyet grubuna geçeceklerini düşünmektedir. Gırgır dergisinin 2 Nisan 1989 tarihli 865. sayısından sonra Hıbır ekibi Gırgır‘dan ayrılır.
30 Nisan 1989’da Hürriyet ofset tarafından basılan Gırgır dergisinin 869. sayısında Oğuz Aral, Asil Nadir’e hitaben bir mektup yazar. Oğuz Aral’ın yazdığı mektuptan bir bölüm:
“(…)Gırgır’ı size getirmeleri için onar, yirmişer milyon verdiğiniz çocuklar tuvaletlerde toplantılar filan yaparken yakalandılar. Ve yakalandıkları gece işlerini tamamlayamadan apar, topar kaçmak zorunda kaldılar. Zaten bunlar altı, yedi kişiydiler. Yoksa “Bakın biz yokuz. Artık Gırgır almayın” diye gazetelere vermeye çalıştıkları ilanlardaki gibi yirmi bilmem kaç kişi değildiler… O bile düzmeceydi. Gırgır’da yıllardır çizgisi çıkmamış adamlar, getir götür işlerinde çalışanlar, sayfa yapıştırıcıları, Gırgır yazar ve çizeri diye okura yutturulmaya çalışılmıştı.(…)” (Aral,1989)
Oğuz Aral mektubuyla Asil Nadir’den ziyade Gırgır dergisinden ayrılarak Hıbır‘ı çıkaran ekibi hedef almış, dergiden ayrılan 6 kişiye karşı kızgınlığını dile getirmiştir. Oğuz Aral’ın mektubuna karşılık Hıbır dergisi, 4 Mayıs 1989 tarihli ilk sayısında bir mektup yazar. Hıbır ekibinin mektubundan bir bölüm:
“(…)Gırgır‘ın tuvaletlerinde toplantı yapıp sonrada apar topar kaçtığımız ihbarı size yanlış aktarılmış… Sizi kandırmışlar. Doğrusunu isterseniz, toplantılarımızı Gırgır‘daki çini mürekkebi şişelerinde yaptık! Biz öyle kaka çocuklar değiliz biraderler. İşlerimizi yarım bırakıp kaçma meselesine gelince, ayıptır söylemesi ama 1 Nisan’da size mektup bırakıp da ayrıldıktan sonra 7 Nisan‘da çıkan Gırgır dergisi bile bizim çizdiğimiz işlerle doluydu. Biz bile şaşırdık, hâlâ Gırgır’da mıyız acaba diye. Yani ne demeli? Mektubunuzdan bizleri 6-7 kişi zannettiğiniz anlaşılıyor, lütfen derginin 15. Sayfasındaki künyeyi okuyun, parmak hesabı da yapınca 24 kişi olduğunu göreceksiniz. Ama siz yıllardır Gırgır‘a emek vermiş bu 24 insanı adam yerine koymuyorsanız o başka. (…)”(Komisyon,1989)
Gırgır-Hıbır polemiğinin mizah basını açısından en önemli sonucu yarım milyona yakın tirajlar yakalayan mizah dergilerinin tirajlarının altmış binlere düşmesidir.
Bir Basın Efsanesinin Sonu: Gırgır Dergisinin Ertuğrul Akbay’a Satılması
6 Kasım 1989 tarihinde Haldun Simavi, Gırgır ve Fırt dergilerini Ertuğrul Akbay‘a satar. Dergilerin yeni sahibi Ertuğrul Akbay 6 Kasım akşamı dergiden bir şeyler “çalınıp kaçırılmaması” için dergi binasını polis ablukasına aldırır. Binaya kimse giremez ve dergi çalışanlarının özel eşyaları sahiplerine verilmez. Gırgır dergisinin Ertuğrul Akbay’a satılması ile Kasım 1989 tarihli 869. sayısı derginin asıl çalışanlarının hazırladığı son sayı olur.
Oğuz Aral ve Gırgır çalışanları, adını Aral’ın kült karakteri Avanak Avni‘den alan Avni dergisine geçer. Oğuz Aral ve ekibinin ayrılmasının ardından Ertuğrul Akbay Gırgır dergisini, dergide yayımlanmış eski eserleri tekrar basarak ve yeni çizerler alarak yayımlamaya devam eder ancak 1993 yılında Gırgır dergisinin popülerliğini yitirmesinin ardından dergi kapanır.
Kaynakça:
- Cantek, L. (2002). Türkiye’de Çizgi Roman. İstanbul: İletişim Yayınları
- Topuz, H. (1997). Başlangıcından Bugüne Dünya Karikatürü. İstanbul: İnkılâp Kitabevi.
- Topuz, H. (2003). Türk Basın Tarihi. İstanbul: Remzi Kitabevi.
- Demirkol, G. “Gündelik Hayat Ve Basın: Gırgır Mizah Dergisinde Gündelik Hayatın Dönüşümü (1972-1989).” Doktora tezi, Gazi Üniversitesi, 2015.
- Komisyon. (1976, Mart 16). Fırt. Yıl 1, Sayı 1. İstanbul.
- Cantek, L., & Gönenç, L. (2017). Muhalefet Defteri “Türkiye’de Mizah Dergileri ve Karikatür”. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.
- Gönenç, L. (2007). Arka Sokakların Dergisi Mikrop. L. Cantek içinde, Çizgili Kenar Notları (s. 101-127). İstanbul: İletişim Yayınları.
- Kürüz, M. (2007). Son Efsane Gırgır, İstanbul: Epsilon Yayınları.
- Komisyon. (1989, Nisan 30). Gırgır. Yıl 17, Sayı 869. İstanbul.
- Komisyon. (1989, Mayıs 4). Hıbır. Yıl 1, Sayı 1. İstanbul.
Türkiye’de çizgi roman üretiminin ele alındığı, senaryosunu Levent Cantek’in yazdığı Ali Horzumlu tarafından yönetilen üç bölümlük Çizginin Kahramanları belgeselini de izleyebilirsiniz.