Kökeni güneşin doğuşunu ifade eden ‘oriens’ sözüne dayanmaktadır ve coğrafi bağlamda da doğu anlamına gelmektedir.
Orient kelime kökü olarak “Doğu, şark” anlamına gelmektedir.
Oryantalizm: Doğu bilimi. Doğu Medeniyeti ile ilgili, Doğu medeniyetini hatırlatan.
Oryantalizmi, kelime anlamıyla ne kadar Yakın ve Uzak Doğu toplumunu, kültürlerini, dillerini ve halklarını incelemek olsa da, Said’den itibaren bu terim olumsuz bir anlamda kullanılmaktadır. Günümüzde de Oryantalizm, Doğu halklarının korkutucu ve “öteki” gösterildiği bir lenstir.
Edward Said, Oryantalizm konusu ile eşleşmiş ve Orta Doğu çalışmalarında devrim niteliğinde bir isimdir. Said’in Oryantalizm’e olan ilgisi Arap-İsrail Savaşı ve bunun Amerikan medyasındaki temsili ile başlamıştır. Bunun yanında Said, hem ailevi yönden hem kendi deneyimleriyle hem de merakı ile birlikte Oryantalizm konusuna yönelmiştir.
Said, Oryantalizm kitabıyla birlikte Post kolonyal teoriyi ortaya koymuştur ve batının kolonileştirme sürecine ilişkin önemli sorular sormuştur. Edward Said, şarkiyatçılığı ‘doğu hakkında batılı söylem’ olarak tanımlamıştır.
“Batıdaki insanların nasıl hiç doğuda bulunmadan doğu hakkında ön yargıları ve fikirleri olabilir?”
Bu sorunun yersiz olmadığını oryantalizmin sanatta ve edebiyattaki yansımalarından da görebiliriz.
Ortaçağ’da, Rönesans ve barok sanatlarında Kuzey Afrika Müslümanları ve Türklerin tasvirlerine rastlanmaktadır. Bu eserlerde Doğu, egzotik, yozlaşmış, şehvet düşkünü, sırlar ve canavarlarla dolu bir yer olarak gösterilmiştir.
Jean Auguste Dominique Ingres’in “Türk Hamamı” tablosu, Doğu’yu erotikleştirmiş ve Doğu mitinin doğmasına yol açan temaların kullanılmasının önünü açmıştır.
O dönem sanatında doğu yalnızca şehvet düşkünlüğüyle değil, aynı zamanda kan ve kılıç objeleriyle de barbar bir toplum olarak yansıtılmak istenmiştir.
Gustave Flaubert’in Salammbô adlı romanında Kuzey Afrika’daki antik Kartaja, antik Romanın önünde engeldir. Kartaja romanda, ahlaken yoz, tehlikeli şekilde cezbedici havaya sahip bir yerdir.
Doğu imajı sürekli beslenmelidir çünkü sektörün ayakta tutulması gereklidir. Bu yüzden medyada yanlışlamalar, sanatsal eserlerde hiç görülmemiş bir dünyayı aşağılamaya yönelik tasvirler yapılır. Hatta genişleyerek öyle bir boyuta gelir ki gün içerisinde dilde yansımalarını görebiliriz bile.
Tarih boyunca insanlık kendini tanımlayabilmek için bir “öteki”ye ihtiyaç duymuştur. İyinin kötüye, modernin eski tipe, medeninin ilkele ihtiyacı vardır. Ancak aksi ile kendini var edebilir. Bu sebeple Batı’nın kendi özelliklerini oluşturması için bir “Doğu”ya ihtiyacı vardır ve ihtiyacı olan bu Doğu’yu her alanda inşa eder.
“Kültürel çalışmalarda bizlerin amacı, duvarlar kurmak değil, duvarları yıkmak ve karşı tarafı da görebilmektir.” -Enis Dinç