Tarım Devrimi Nedir?
Tarım Devrimi (Neolitik Devrim) üretime dayalı bir ekonomi modeli, geçim yöntemidir. (Bitki ve hayvan yetiştiriciliği gibi.)
Tarım devrimi ile beraber avcı-toplayıcı insanların devri biterek Neolitik Çağ (Yeni Taş Çağı) başlar ve bu dönemin başlaması ile beraber, avcı-toplayıcı yaşam stili yerini yerleşik yaşam stiline bırakır.
Tarım Devrimi İnsanlık İçin Ne İfade Etti?
Çoğu akademisyene göre Tarım Devrimi, insan zekasıyla gerçekleşen en önemli tarihsel adım idi. Evrim sonucunda insanlar sürekli daha zeki hale geldi ve doğanın tüm sırlarını çözerek koyunları ve mısırları evcilleştirerek kontrolleri altına aldılar, böylece yerleşik hayata geçişin kapısını bilinçli bir şekilde açtılar. Bu geçişin ardından kısa bir süre sonra eski barbar/avcı-toplayıcı stili yaşamlarını, yeni yerleşik ve medeni stilleri ile değiştirdiler.
Yukarıda anlatılan hikaye oldukça fantastik bir hikaye. İnsanların gitgide daha akıllı hale geldiklerine dair hiçbir kanıt yoktur, günümüz bilgi toplumunda bile nihai bir IQ yükselişi söz konusu değildir. Fakat avcı-toplayıcılar yine de doğanın tüm sırlarını bundan 50 bin yıl öncesine kadar biliyorlardı, çünkü hayatta kalmaları bitki türlerinin hangilerinin zehirli olup olmadığını, hangi hayvanın nerede bulunduğunu ve bu hayvanın ne durumda nasıl tepki verdiğini bilmelerine bağlıydı.
Bunun yanı sıra, insanlar tarım devrimini gerçekleştirip yerleşik hayata geçtiklerinde ise yaşam kalitelerini ya da rahatlıklarını değil, sadece yiyecek üretim miktarını arttırmışlardı, ve bunun sonucunda çok daha sert ve zahmetli bir yaşam sürtmek zorunda kalmışlardı. Bu zamana kadar anlatılanın aksine, tarım devrimini bilinçli olarak değil, bilinçsiz olarak yapmışlardı ve bu aşamadan sonra ne kadar verimsiz ve kalitesiz bir yaşam sürseler de geri dönmek kaçınılmazdı.
Tarım Devrimi Neden Yerleşik Hayata Geçişin Temelidir?
İnsanların yerleşik hayata geçişinin ilk bulguları Levant bölgesinde (Akdeniz’in doğu sahilleri civarı) ortaya çıkmıştır. (M.Ö. 12.500 – 9.500)
Tarım devriminin temelinde yatan neden aslında iklim değişimi idi. Bahar ve Yaz zamanlarında avcı-toplayıcılar için doğada gayet zengin besin kaynakları mevcuttu, fakat kış aylarında bu besin kaynakları azalıyordu. İnsanlar bazı yabani bitki ve hayvanları evcilleştirerek bu soruna karşın bir şeyler yapmak istedi, bunun sonucunda tarım devrimi, tarım devriminin sonucunda da yerleşik hayat doğdu.
İlk başlarda insanlar yaptıkları küçük tarlaları kazıp ekiyorlar, ve sadece hasat zamanında tarlanın etrafına yerleşerek ekini topluyor, ve hasat bittikten sonra tekrar avcı-toplayıcı yaşamlarına dönüyorlardı. Zaman geçtikçe tarlalar büyüdü, hasat edilecek miktar ve dolayısıyla hasat süresi arttı, tarlaların tekrar ekimi için gerekli olan süre de buna paralel olarak artınca insanlar için yerleşik hayatlarını tekrar terk etmek mantıksız bir karar oldu. Böylece kendileri karar vermeden, kendiliğinden yerleşik hayata geçmiş oldular. Harari, bunu bir tuzak olarak tanımlar.
Tarım Devrimi Neden Verimsizdi?
Aslına bakarsanız yerleşik hayat, yani çiftçilik oldukça cazip bir şeydi. İnsanları soğuk havadan koruyor, insanlara saldırgan ve vahşi hayvanlara karşı daha güvenli bir alan sunuyordu. Fakat bunun karşılığında inanılmaz derecede yorucu ve zahmetliydi.
Bu durumu biz, bu zamanda yani 21.yüzyılda yaşayan insanlar olarak tam olarak kavrayamayız. Şuanda refah içinde ve medeniyet ile çevrelenmiş toplumlarda yaşıyoruz, fakat bu zamanında tarım devrimini (bilinçsiz de olsa) gerçekleştiren insanlar sayesinde olan bir durum ve bunu onlara borçluyuz.
Biz, bu zamanda yaşayan insanlar olarak tarım devriminin gerçekten olağanüstü bir devrim olduğunu sanıyoruz, fakat bu biraz bencilce bir görüş olmakla beraber şuanki nesilin gözünden bakıldığında da oldukça büyük olan bir yanılgı. Yani, eğer sadece şuanki insanların bulunduğu rahatlık ve yaşam kalitesine göre tarım devrimini yorumlayacak olursak, evet bu neredeyse bir mucizedir. Ama, milattan sonra 1.yüzyılda, babasının ekinleri büyümediği için açlıktan ölen bir kız bizlere daha gerçekçi bir resim sunar. Yerleşik hayata geçiş; bunu başlatan ilk insanlar için, şuanda yerleşik hayatın tüm güzellik ve nimetlerinden faydalanan bizler için olduğu kadar kolay değildi.
Yerleşik Hayat ve Avcı-Toplayıcı Yaşamı
Şu şüphesiz bir gerçekti ki, insanlar yerleşik hayata geçmeden önce avcı-toplayıcı hayatı yaşarlarken çok daha iyi besleniyor ve yaşam kalitelerini yerleşik hayatta bulunduklarından çok daha yukarıda tutuyorlardı. Bir avcı-toplayıcı, gününün yaklaşık 6 saatini av, toplama gibi yaşamsal ihtiyaçlarını karşılamak için harcıyordu. Bunun karşılığında ise sürekli farklı hayvan etleri, farklı meyve ve bitkiler ile beslenerek vücuduna gerekli tüm vitamin ve besin öğelerini sağlıyordu, farklı lezzetleri tadıyor ve eminiz ki bunları yaparken, güneş altında toprağa kazma vuran bir çiftçiden çok daha fazla eğleniyor ve sosyalleşiyordu. Buna karşılık olarak çiftçiler gününün tamamını tarlalarının bakımını, ekimini, hasadını ve vahşi hayvanlara karşı korunmasını sağlamak ile geçiriyorlardı. Ve bunu yaparken başarısız olma yüzdeleri oldukça fazlaydı. Kötü hava koşulları ve böcek/hayvan istilaları nedeniyle tarihte birçok kitlesel ölüm gerçekleşti.
Tüm bunların dışında, veba gibi hastalıklar da yerleşik hayata geçişten sonra kitlesel ölümlere yol açmaya başladı. İnsanlar hayvanlar ile beraber “topluca”, kalabalık gruplar halinde yaşamaya başladılar ve birkaç hayvandan birkaç kişiye bulaşan hastalıklar, kitlelere ve toplumlara yayıldı.
Günümüz medeni toplumunu oluşturmak için bizden önce gelen insanlar bilinçsizce çok büyük fedakarlıklarda bulundular, ve seçim şansları olmadı, geri dönüş şansları da. Artık tuzağa düşmüşlerdi.
Tarım Devrimi Neden Tuzaktı?
Eğer bu konuya gerçekçi bir açıdan yaklaşacak olursak, tarım devriminin bunu gerçekleştiren ilk insanlar için bir tuzak olduğunu net olarak söyleyebiliriz.
Çiftçilik ile beraber gelen yerleşik hayat ve üretilen fazla besinin sonucunda, bir nüfus patlaması yaşandı ve insanların sayısı git gide çok hızlı bir şekilde artmaya başladı. Önceden sürekli seyahat halinde olduklarından ve etraftaki yiyecek sayısı sadece belli bir nüfusun devamlılığını sağlayacak kadar olduğundan, çocuk doğurmak ve yetiştirmek kolay değildi, bu nedenden dolayı kadınlar avcı-toplayıcı toplumlarda sık doğum yapmaz ve yaptırılmazdı. Fakat bu engel artık aşılmış, yerleşik ve durgun bir hayat ile beraber yiyecek üretimi de fazlalaşmıştı.
Yerleşik hayata geçiş, kadınlar için her yıl çocuk sahibi olabilme şansı sunuyordu. Avcı-toplayıcı toplumlarda kadınlar 2-3 yılda bir çocuk sahibi olabiliyordu.
Bu şekilde nüfus arttıkça, yiyecek üretimi ve diğer çiftçilik ihtiyaçlarını karşılamak için gereken iş gücü de arttı. Nüfus artıyor, artan nüfus için daha fazla yiyecek ve barınma ihtiyacı sunuluyor, bu ihtiyacın karşılanabilmesi için ise daha fazla nüfus gerekiyordu. Sonunda herkes çiftçi olmuştu, ve bu bir döngüye girmişti.
Yerleşik hayata geçen insanlar sürekli bir korku içindeydi, silolarının ve tarlalarının hayvan/böcek istilasına uğramalarını önlemek ve ekinlerini soğuk havaya karşı korumak zorundalardı, güneş altında sabah kalkıp saatlerce kazma kürek savurmak, sırtlarında su dolu kovalarla sürekli tarlaları ve su kaynakları arasında gidip gelmek şarttı. Kuşkusuz ki avcı-toplayıcı toplumların böyle bir zorunluluğu yoktu ve onlardan çok daha iyi bir yaşam kalitesine sahiplerdi.
Fakat artık olan olmuştu. Bundan sonra geriye dönüş imkansızdı. İnsanlar artık avcı-toplayıcı yaşamlarına geri dönemezdi, av yeteneklerini ve bilgilerini kaybetmişlerdi. Buna rağmen geri dönmek isteseler yine de dönemeyeceklerdi, çünkü nüfusları olması gerekenden çok daha fazla artmıştı ve çok kalabalık nüfuslar ile avcı-toplayıcı yaşamı sürdürülemezdi. Avcı-toplayıcı yaşamının sürdürülebilir olması için en fazla 500 insan gerekseydi ve yerleşik hayatta olanlar çoktan 3000 insan sayısına ulaşmış olsaydı, hangi 2500 insan kendisini feda edecekti?
İnsanlar çoktan tuzağa düşmüşlerdi, ve şimdi yapabilecekleri tek bir şey vardı.
Devam etmek.
Kaynakça:
- Yuval Noah Harari, Sapiens – Eine Kurze Geschichte der Menschheit (Pößneck/Germany: GGP Media GmbH, 2013), 89-101
- Kealhofer, Lisa (2003). “Looking into the gap: land use and the tropical forests of southern Thailand”. Asian Perspectives. 42 (1): 72–95
- https://genographic.nationalgeographic.com/development-of-agriculture/ (25.01.20)
- https://www.quora.com/Why-did-hunter-gatherers-settle/answer/Jose-Mireles-2 / Jose Mireles (25.01.20)