Herkesin ayrımını yaparken üzerine bir kere daha düşünmeden geçemediği Ütopya ve Distopya aslında aynı bağlamı temsil eden, görüşe göre değişiklik gösteren iki terimdir. Ütopya ve Distopya’yı ayırmak bir yerden sonra mümkün olmaz çünkü iki karşıt ifade gibi durmaları aslında onları aynı yapan etmendir. “İyi Dünya” kavramını farklı ifade etmeleri sebebi ile ayrılırlar. Genele göre: Ütopya, “İyi, güzel ve mükemmel dünya görüşünü” ifade ederken; Distopya ise tam tersi “Olmaması gereken dünya, sistem ve devlet yapısının negatif yönlü incelemesini” ele alır. Ütopya, ilk ortaya atıldığında Distopya’dan 200 küsür yıl hiç bahsedilmemiştir. “İyi” ve “Kötü” de insana ve döneme göre değişen iki yargı olduğuna göre, şu sonuç ortaya çıkabilir: Ütopya‘nın doğuşunda bilinmeyen bir ikizi olan Distopya da aslında onunla birlikte doğmuştur.
Genel bir ifade ile özetleyecek olursak, “Ütopya’nın babası Platon‘dur, gelişme sebebi Thomas More‘dur” diyebiliriz. Peki, Thomas More‘un 500 yıllık eseri “Ütopya” dışında bu kavramın gelişmesinde diğer önemli etmenler nelerdir? Distopya kendine nasıl yer bulmuştur?
Ütopya ifadesi ilk olarak Thomas More‘un 1517 yılında yazdığı “De Optimo Reipublicae Statu deque Nova Insula Utopia” yani “Utopia” adlı eserinde yer almıştır. Yunanca “iyi”anlamına gelen eu kelimesi ile “yer” yani topos birleşerek “hiç, olmayan” anlamındaki ou ile de harmanlanarak “Utopia” yani “olmayan iyi yer” anlamına gelen bu kelime türetilmiştir. İsim babası olarak herkes tarafından More kabul edilse de, Ütopya‘nın fikir babası aslında tam olarak kendisi değildir.
İsim konmamış halde belki yüzyıllar boyunca Ütopya – Distopya hakkında şarkılar, eserler, fikirler beyan edilmiş olsa da erişilebilir en eski kaynak Platon‘un M. Ö 375 civarında kaleme almış olduğu “Devlet” adlı eserdir. Platon bu eserinde halkın üçe ayrıldığını (Filozof ve asiller, zanaatkarlar ve bekçiler) ifade eder. Devlet yapısının bu sınıflanmış halkın üstlendiği bazı ahlakli sorumluluklar ile yönetildiğini savunur. “Devlet” Türk edebiyatını da derinden etkilemiş ve Doğu edebiyatındaki bir çok siyasetnamenin kaynağı olmuştur. Başlıca Doğu – Türk edebiyatı Ütopya örnekleri: Farabi‘den “El-Medinetü’l Fazıla” (İdeal Devlet), , Hüseyin Cahit Yalçın‘dan “Hayat-ı Muhayyel“, Namık Kemal‘den “Rüya” …
— İnsanlar, duvar yapmaya yarayan çeşitli aletler, tahtadan, taştan ve çeşitli malzemelerden yapılmış heykeller ve hayvan figürlerini ellerine almış duvarın dibinden yürüyorlar. Bu taşıdıklarının görüntüleri duvara yansıyor. Yürüyenlerin bazıları konuşuyor, diğerleri ise sessizce yollarına devam ediyorlar. Kafamda tuhaf görüntüler canlandı. Tutsaklar da çok tuhaf.— Bizim gibi, dedim.— Sadece kendi gölgelerini ya da birbirlerinin, ateşin mağaranın karşı duvarına yansıttığı gölgelerini görüyorlar.
WAR IS PEACE.FREEDOM IS SLAVERY.IGNORANCE IS STRENGTH.(Savaş, barıştır. Özgürlük, kölelik. Cehalet, güçtür.)
Distopyanın gelişim dönemini noktalamadan önce sanat eseri niteliğindeki son bir kitaba daha değinilmelidir. Bahsi geçen eser tahmin edilebileceği üzere, “Fahrenheit 451“dir. 1951 yılında yayımlanan, Ray Bradbury distopyasının konusu, ”iş ahlakı ve siyasetin birbirine karıştığı bir düzende, buna karşı gelmeye çalışan bir avuç insandır.”
Sanat üst başlığı altına birçok kavram sığdırabiliriz, müzik sinema, tiyatro, resim bunlardan başlıcalarıdır. Ütopya ve distopyanın kendilerine en çok yer edinmiş olduğu alanların başında ise şüphesiz sinema ve resim gelir.İlk ütopya izlerini ise resimde görmeye başlarız. Nedeni açıkça insanlığın doğuşundan bu yana resim sanatının hayatlarımızda her zaman varlığını sürdürmüş olmasıdır.
Distopik tablolarıyla ünlü önemli isimlerden bazılarını şöyle sıralayabiliriz: Zdzisław Beksiński, Scott Listfield, Michael Kerbow . Tabii bu sayılan isimler, az da olsa modern çağın yetiştirdiği insanlardır. Peki daha eskiye dönecek olursak nelerle karşılaşırız?
Bilinen ilk örnekleriyle ütopya–distopya temalı tabloları 15.yy’a kadar dayandırabiliriz. Bu örnekler daha çok cennet-cehennem tasvirleri ve ölüm sonrası hayatla alakalı imgelere dayanır. Dinsel motifler bu sebeple ön plandadır.
Bir iddiaye göre ünlü Babil Kulesi de ütopik bir mitten ibarettir. Bilindiği üzere, Bağdat yakınlarında yer alması gereken Babil Kulesi’nden resimleri dışında bir iz kalmamıştır. O resimlerden biri de 1563’te, Pieter Brueghel tarafından yaratılmış, Babil Kulesi’nin inşaası süresince olanları ve anlamlarını tasvir etmeye yönelik bir eser olarak karşımıza çıkmıştır.
Ardından teknolojinin gelişmesiyle hayatımıza sinema girmiş ve distopya temalı ilk örneklerini bize sunmuştur: 1927 “Metropolis” ve 1936 “Things To Come”
Aslında uzayda geçen, sistemi eleştiren çoğu film distopik veya ütopik olarak sınıflandırılabilir. “Star Wars” serisi de aslında distopik bir yapım olarak görülebilir. bunlardan dışında bilinen ve belki izlerken farkında varmadığımız birçok distopik yapım sıralayabiliriz, bunlardan bazıları: “Her” (2013), “V for Vandetta” (2005), “Mad Max” (1979) ve tabi ki “Matrix” (1999)
Distopik oyunlardan söz edilince genellikle fütüristik, post-apokaliptik tüler akla gelir. Arşivlere bakıldığında bu türlerde, birçok farklı oyun bulmak mümkündür.
Kaynaklar:
Bu yazı en son şu tarihte düzenlendi 26 Mart 2022 02:40
Okuyucular ne diyor?
Güzel, zengin bir yazı..
Merhabalar yazını okudum çok güzel bir yazı olmuş.Değinmesi gereken yerlere değinmişsin tebrik ederim.
müthiş açıklama çok teşekkürler
Keyifle ve açlıkla okudum, çok teşekkür ederim.