Mısır Mitolojisi için çok önemli bir yere sahip olan Osiris, yer altının ve ölümün muzaffer tanrısı, sonsuzluğun efendisidir. Kelime anlamı olarak Osiris, Eski Mısır’da öbür dünya hissini uyandırırdı. Yeryüzünün tanrısı olan Geb ile gökyüzünün ve bulutların yaratıldığı yerin tanrıçası kabul edilen Nuit (veya Nut) ‘in ilk çocuğudur. Kardeşi Set (ayrıca Seth olarak da bilinir) kötülük tanrısıdır. Osiris ise kardeşi Set’in tam zıddı olarak iyilik tanrısı, kural koyucu ve koruyucu olarak tanınır. Osiris’e yüklenen birçok sıfat vardır. En bilinenleri onun Yeraltı Dünyasının Efendisi, İyi Huylu ve Genç Olan, Yaşayanların Kralı ve Ebedi Olan olarak bilinmesidir.
Cenaze tanrısı olan Osiris ilk olarak 5. Hanedan zamanlarında, adına ilk rastlandığı zamanlar, korkunç bir tanrı olarak ün salmışsa da zamanla iyi huylu bir tanrı olarak tasvir edilmiştir. Osiris’in derisinin yeşil olarak betimlenmesinin sonucunda onun bereket ve bitkilerin büyümesiyle ilişkilendirdiğine de ulaşılabilir. Cambridge Üniversitesinde Mısıroloji okutmanı olan John Ray, Osiris’in ‘mükemmel veya eksiksiz’ anlamına gelen ‘Onnofri’ olduğunu belirtmiştir.
Osiris’in hikayesi Antik Mısırlılar için sonsuz yaşamı simgeleyen ve aslında onlara umut vadeden bir trajedidir.
Geb ve Nut’un dört adet çocuğu vardır. Bunlar; Osiris, Isis, Set ve Nephthys’tir. Ölümsüz yaşam ve diriliş tanrısı olan Osiris, kardeşi Isis’e aşıktır ve onunla evlenir.
Osiris kardeşleri arasında hem en büyük hem de en şefkatli olan tanrıdır. Osiris, karısı Isis ile Mısır topraklarına hükmetmiş ve Mısır’a büyük ölçüde refah ve zenginlik getirmiştir. Bu yüzden de Mısır halkı için Osiris’in yeri ayrıdır. Halk kültürel olarak da kalkınmış ayrıca tarımı, dokumacılığı ve fırıncılığı öğrenmiştir.
Osiris, adil bir tanrıdır ve yönetimi altındaki herkese çok adaletli yaklaşmıştır. Ek olarak Osiris, Mısırlılara ‘Ma’at İlkeleri’ni öğretmiştir.
Ma’at İlkeleri
Mısır Mitolojisinde de dünya oluşmadan önce kaosun varlığından söz edilir. (Yunan Mitolojinde de olduğu gibi.) İlk güçlerin düzensiz olduğunu belirtilmektedir. Ma’at bu düzensizliğe son vermek amacıyla var olmuştur. Yani, Ma’at düzene ait tüm yasaların temsilidir. Firavunlar Ma’at ‘ı benimsemiş ve ülkeyi yönetirken bu inkılaplara dikkat etmişlerdir.
Osiris, Mısırlılara Ma’at Yasalarını yani gerçeği ve doğru yaşam tarzını öğretmiştir.
Osiris’in yönetiminden kardeşi Set hariç nerdeyse herkes memnun bulunmaktaydı. Kötülük ve kaos tanrısı olan Set, kardeşinin başarılarını kıskanmış ve onu alt etmeyi planlamıştır. Set, (yukarıda da bahsi geçen) kardeşi Nephthys ile evliydi. Mısır tahtını Osiris’in elinden almak isteyen Set için, karısı Nephthys’in Osiris ile beraber olabilmek amacıyla Isis kılığını girdiğini öğrenmesi öfkesini daha da arttırmış, hırslanmasına sebep olmuştur. Nephthys’in ise bu aldatıcı oyun sonunda cenaze ve mumyalama tanrısı olan oğlu Anubis doğmuştur.
Günden güne güçlenen Osiris’i alt etmek isteyen Set, bir gün tanrılar bir arada toplanmışken planını ortaya koymaya başlar. Tanrılara özel bir tabut getirdiğini ve içine herkesin sığabileceğini söyler. Sıra sıra tüm tanrılar bu içine sihir eklenmiş tabuta girip çıkarlar. En son Osiris tabutun içine girdiğinde ise Set kapağı kapatıp Osiris’i tabutun içine kilitler ve tabutu Nil Nehri’nden atar. (Erhat, Azra)
Osiris ölene kadar tabutun içinde kalır. Kahrolan Isıs, kocasını tüm arazide arar ve sonunda bulur. Set’in kocasının cesedini bulmasından korkan Isis, Osiris’in bedenini saklar ve ona göz kulak olması için Nephthys’e görev verir. Fakat Nephthys bu göreve hazır değildir; Set, Osiris’in bedenini bulur ve onu 14 parçaya ayırıp dünyanın farklı noktalarına dağıtır.
Hem sinirlenmiş hem yıkılmış olan Isis, Nephthys ile birlikte Osiris’in tüm parçalarını bulmak için harekete geçer. Osiris’in penisi hariç 13 parçayı toplayıp Osiris’in oğlu ölüm ve mumyalama tanrısı Anibus’un yardımını istemeye gider. Daha sonra Isis büyü yaparak Osiris’i hayata döndürür döndürmesine fakat bir parçası eksik olduğu için tam anlamıyla eskisi gibi olamaz Osiris. Yeraltındaki ölüler diyarında yeniden doğar. Yani aslında Osiris tam iki kez yeniden diriltilmiştir. Sadece bir parçası eksik olduğundan ise yaşayanlar üzerindeki hakimiyetini kaybetmiştir.
Osiris, ölüler diyarındaki tahtını talep etmeden önce Isis ile birlikte olmuş ve Isis oğulları Horus’a hamile kalmıştır. Horus, şahin başlı olarak tasvir edilmektedir.
Aslında Eski Mısırlılar, Osiris’in ilk firavun olduğuna inanırlardı. Bu yüzden de ondan sonra gelen firavunların da Osiris gibi düzeni kutsal bir şekilde korumasını beklemişlerdi. Daha sonraları gelen bir inanç firavunların Horus’un insanı tezahürü olduğu yönündeydi. Firavunların, Isis’in kucağında sembolize edildiği de görülür. Bunun sebebi de firavunların dünya üzerindeki Horus olduğu inancından kaynaklandığı düşünülmektedir.
Mısırlılar Osiris’e büyük anlam yüklemişler; özellikle düzen, refah, uyum ve ölümden sonraki yaşam için ona tapmışlardır. Osiris’e ibadetin Beşinci Hanedanlık döneminde başladığı düşünülse de arkeologlar hanedanlık öncesinde de Osiris’e tapınıldığına dair kalıntılar bulduklarını öne sürmüşlerdir.
Özellikle Osiris ve Set’in hikayesi, Mısır halkı için kıskançlığın ve minnettar olamamanın getirdiği zararları öğretmiştir.
Mısırlılar Osiris’in yeniden doğuşunu kutlamak için festivaller düzenlemişlerdir ve bunların en bilineni Djed (Pillar) Festivalidir. İngilizcede sütun anlamına gelen ‘Pillar’ sözcüğünün aynı zamanda sütunla dengelemek/destelemek anlamına geldiği de bilinmektedir. Burada festivalin adını sütun kelimesinden almasındaki amacın Osiris’in denge sağladığını ve ondan destek alınmasının önemli olduğunun vurgulanması gerektiği olabileceği kanısındayım. Festival boyunca halka verdikleri için Osiris adına sütunlar taşınır ve bu ona teşekkür etmek amacıyla yapılırdı. Bazı festivallerde ise Osiris ve Set’ın savaşı yeniden canlandırılırdı.
Mısır Mitolojisi, hem Yunan ve İskandinav Mitolojisi ile birlikte en çok ilgi çeken türlerden biri olduğu için hem de köklü bir tarihe sahip olmasından dolayı sembolize ettikleriyle büyük önem taşımaktadır. Mısırlılar için din günlük yaşamın parçası haline gelmiş, maneviyatları fiziksel dünyalarına karışmıştı. Bu kültürel birikimi bir sonraki nesillere aktarmak için semboller kullanmış olmaları topluma kolaylık sağlamıştır.
Mısır sembollerinden en bilineni Ankh, sadece dünya hayatını değil sonsuz yaşamı da sembolize eden; şekil yönüyle Hristiyanlıktaki haça benzeyen ilmekli bir semboldür. Ankh sembolü ‘Nil’in Anahtarı’ olarak geçer.
Bu bağlamda Osiris ve Isis’in oğlu Horus’un sembolünden de bahsetmek gerekmektedir.
Ankh sembolü kadar bilinen bir diğer sembol Horus’un Gözü’dür. Ay Gözü olarak da bilinir. Şekli bakımdan kaş ve gözden oluşur. Gözün altında oluşan işaretler, Horus’un hayvanı olan şahinden etkilenerek çizilmiştir. Renk olarak ise iris mavi renkte kullanılmıştır.
Bahçeşehir Üniversitesinden sanat profesörü Dr. Neşe Yıldıran’ göre mavi renkte olmasının sebeplerinden biri Mısır’da bulunan yüksek oksitli kilden kaynaklıyor. Dr. Yıldıran, bu kilin bakır ve kobalt karışımlı olduğunu ve fırınlandığında mavi rengini aldığını söylüyor.
Horus’un, babası Osiris’i öldüren ve onu yaşayanların dünyasından gönderen amcası Set’e karşı açtığı savaş sırasında bir gözünü kaybettiğine inanılır. Bu yüzden de Horus’un Gözü’nün iyileştirici gücü olduğu inancı hakimdir. Ayrıca bu göz sembolü bir tür koruma işlevi görür. Bu sembolü taşıyan kişinin kötü ruhlardan korunduğuna inanılır.
Horus’un Gözü‘nün ay ile ilişkilendirildiğinden ve Ay Gözü anlamı taşındığından yazımızda bahsedilmişti. Bu sembolün dövmesini taşıyan insanlar genelde vücutlarının sol tarafında bu simgeyi taşımayı tercih etmişlerdir, çünkü yaygın inanç sol ve ayın ilişkili olduğu yönündedir. Şahsi düşüncem böylelikle Horus’un Gözü’nün onlar üstünde daha etkin bir koruyuculuğu olacağı yönünde oldukları. Aynı zamanda sağ ile de güneş arasında bir bağlantı kurmuşlar, güneş sembolünü sağda taşımaya dikkat etmişlerdir. Horus’un Gözü’nü bir muska olarak, iyi enerjiyi çekmek için vücutlarına kazıtmayı tercih eden insanlar günümüzde de oldukça fazladır.
Sadece Türk kültüründe değil dünyanın pek çok yerinde kıskançlıktan ve kötülükten korunmak için asırlardır insanlar nazarlık kullanmışlar, nazar boncuğu taşımışlardır. Nazarlığın kökeni binlerce yıl eskiye dayanır ve nereden geldiğini kesin olarak bilmek oldukça zordur.
Tekrardan profesör doktor Neşe Yıldıran’ın dediklerine bakıldığında, günümüzdeki nazarlığın temelinin Mısır’daki kazılarda birçok örneği bulunan Horus’un Gözü olabileceği kanısına vardığını görürüz.
https://www.dinvemitoloji.com/2017/08/misir-tanrisi-osiris.html
https://www.mitolojisi.com/kaynak/osiris
https://nereye.com.tr/misirin-dirilis-tanrisi-osiris/
https://historyofegypt.net/?page_id=3728
https://www.mitolojisi.com/kaynak/eski-misir-sembolleri-ve-anlamlari
https://kayiprihtim.com/dosya/horusun-gozu-antik-misir-sembolleri/
Archer, Peter, Dinler Tarihi 101, İstanbul, Say Yayınları, 2018
Erhat, Azra, Mitoloji Sözlüğü, İstanbul, Remzi Kitabevi, 2007
Nazarlığın kökeni ve Mısır Mitolojisiyle ilişkisi hakkında daha detaylı bilgiye ulaşmak için BBC’nin yayınladığı yazıyı inceleyebilirsiniz.
Bu yazı en son şu tarihte düzenlendi 8 Ekim 2022 12:30