Günümüzden 500 yıl sonrasında geçen ve mantıklı sayılabilecek düzeyde bir gelecek görüsü ile beraber harika bir Cyberpunk betimlemesine sahip olan Alita: Savaş Meleği filminin senaryosunu yıllar önce büyük Hollywood üstadı James Cameron, Yukito Kushiro’nun “Gunnm” isimli çizgi romanından esinlenerek yazıyor ve bu filmi kendisi çekme düşünceleri içerisindeyken, üzerine 4 adet yeni “Avatar” filmi yıkılıyor, dolayısıyla bu filmi çekecek vakit bulamadığından, bunu çekme görevini Tarantino‘nun da çok iyi bir dostu ve meslektaşı olan, Hollywood’un joker elemanı, dahi Robert Rodriguez‘e teslim ediyor.
Rodriguez ve en az kendisi kadar harika olan bir set ekibi ile birlikte Tarantino’nun “Inglorious Bastards” filmindeki müthiş performansı ile tanıdığımız “Christoph Waltz“, Fight Club ve Birdman gibi filmlerden tanıdığımız Edward Norton gibi müthiş oyuncularla bezenmiş bu film, ikincisini beklemek için sabırsızlanamadığımız bir seriye dönüşüyor.
Film 26.Yüzyılda, büyük bir savaş felaketinin 300 yıl sonrasında geçiyor. Filmde gösterilen Cyberpunk dünyası, yani teknolojik gelişmenin yol açtığı üstün teknoloji ile birlikte çoğunluğun kalitesiz bir yaşam sürdüğü teknolojik çılgınlık, harika bir şekilde tasvir edilmiş. Alita:Savaş Meleği, insanoğlunun Mars’ı kolonize ettiği, ve hatta geçmişten beridir kendisiyle yaşadığı çatışmaları bu teknolojik gelişmişlikte bile bırakamayıp bir Dünya – Mars savaşı çıkardığını, bu nedenden dolayı Dünya’nın büyük bir kısmının yok olduğunu ve sadece görselde gördüğünüz, aşağısı Demirkent (yoksul ve aşağı tabaka halkın yaşadığı bölge) ve yukarısı Zalem (uçan şehir, zengin ve üst tabaka halkın yaşadığı bölge) olan kısmının sağ ve yaşanılabilir kaldığı bir dünya görüsünde, bilimkurgusal bir tahminde bulunuyor.
Şuanda bile birçok kimsenin gelecek tahminlerinde yer verdiği “tek dünya, tek devlet” sistemi, bu kurguda da yerini buluyor. İnsanlık 200 yıl içinde çok üst düzey robotik, biyomekanik ve nanomekanik bilgiye erişiyor, Mars kolonize ediliyor ve Marsta bile Dünya dengi olabilecek güçte ve gelişmişlikte bir devlet kuruluyor. Önünde sonunda, bir şey oluyor ve aralarında savaş çıkıyor. İşte bizim filmimiz ise bu savaştan 300 yıl sonrasını ele alıyor, ve savaştan 300 yıl sonra bile o zamanki teknolojiye hala erişilemediğini Dr. Ido vasıtasıyla bize anlatıyor. Demirkent, Zalem’in artıklarıyla ve Zalem, Demirkent’in ürettikleriyle yaşıyor.
Filmin ilk dakikalarında Dr. Ido, Alita‘yı Zalem’den Demirkent’e dökülen hurda çöplüğünün arasında siber bedeni parçalanmış olarak buluyor ve onu kendi tamirhanesine götürerek yeniden yaratıyor. Alita, sabah uyandığında hiçbir şey hatırlamayan bir kız olarak kendi bedenini garipsiyor ve keşfetmeye çalışıyor. Saf bir genç kız görüyoruz, hiçbir tadı hatırlamayan, portakalın nasıl yendiğini ve hatta ismini bile bilmeyen saflıkta bir kız. Bedenini, kollarını inceliyor ve robotiğin farkına varıyor. Aynaya yöneliyor, ve bize Michelangelo’nun ünlü fresk tablosu olan “The Creation of Adam” tablosunu anımsatan bir sahne gösteriliyor. Siber, insan ile buluşuyor, The Creation of Cyborg.
Alita, film boyunca yaşadığı olaylar vasıtasıyla geçmiş hayatından birçok anısını hatırlıyor, yani eskiden BMC‘nin (Mars Devleti) kadrolu bir savaşçısı olduğunu, isminin 99 olduğunu ve Panzerkunst adı verilen, artık bilinmeyen ve unutulmuş bir dövüş sanatının uzmanı olduğunu öğreniyor. Bu dövüş sanatı, Alita‘nın kas hafızasına işlemiş olduğundan dolayı kendiliğinden kullanılabiliyor.
Orwell’in 1984 kitabını anımsatan bir “her yerin izlenmesi” düşüncesi, bu filmde Edward Norton‘un canlandırdığı Nova karakteri ile vücut buluyor. Nova, Zalem kentinin yöneticisi olarak Demir Kentte emrinde bulunan herkesin beynine bir çip takarak onların gözlerinden gördükleri her şeyi görebiliyor, ve hatta istediği zaman onların beynini ele geçirerek davranışlarını ve konuşmalarını kontrol edebiliyor. Filmde, bu karakteri direkt olarak bir ya da iki kez görüyoruz, son görüşümüz olan fotoğraftaki sahne ise Alita’nın Nova’yı tehdit eder şekilde ona kılıç kaldırdığı son sahneden bir alıntı.
Filmde, alt tabaka insanların Demirkent‘den Zalem‘e girebilmelerinin tek şansının Motorball müsabakalarında şampiyonlar şampiyonu olması gerektiği söyleniyor. Motorball için zaten önceden beri meraklı olan Alita, filmin sonunda ise Motorball Şampiyonu olarak bizleri karşılıyor, ve şampiyonlar şampiyonu olmak için müsabakaya çıkmaya hazırlanıyordu. Film bu şekilde bitiyordu ve bize ikinci filmin çok daha aksiyon ve heyecan dolu olarak geleceğinin mesajını veriyordu. Yukarıda eklediğim videodan Alita‘nın ilk resmi Motorball müsabakasına katılışının bir kesitini izleyebilirsiniz.
Alita, Upgrade filmi ve Altered Carbon dizisinin tatlarında fakat kendi özüne uygun dünyasıyla seyirciye eşsiz bir seyir keyfi yaşatıyor. İnternette bazı inceleme video ve yazılarında, filmin “sorulara cevap vermeme” gibi sıkıntılarından muzdarip olarak filmi biraz kötü eleştirseler de, ben aksi olarak Alita’nın her şeye gayet güzel cevap verdiğini, net olarak cevap vermediği şeylere de yorumlayarak bizim netlik kazandırabileceğimizi düşünüyorum. Filmin bana göre yetersiz olan iki noktası mevcut:
Bunlar dışında sinematografik açıdan, oyunculuk açısından, görsel efektler açısından hiçbir sıkıntı yoktu, hatta olabildiğince harikaydı.
Bilimkurgu seven biriyseniz, Alita’yı kesinlikle izlemelisiniz!
Görsel ve İçerik Kaynakları: IMDB
Bu yazı en son şu tarihte düzenlendi 29 Mart 2021 16:43
Okuyucular ne diyor?
Güzel bir inceleme olmuş, keyifle okudum. Spoilerları uyarıyla yazsanız iyi olabilir. Teşekkürler.